İlk yarıda konsantrasyondan tamamen uzak, nasılsa yeneriz havasında, ciddiyetsiz bir oyunla başladık. Çok ağır oynadık, bir çok pozisyonda 24 saniye süresinin bile farkında olmayan bir takım vardı. AD de geldiğinden beri en kötü maçını oynadı. Ritim bulur mu derken saçma bir flopla aldırılan hücum faulle de uzun süre kenarda oturmak zorunda kaldı. Neyse ki LeBron James bugün kazanmaya gelmişti. Yavaş yavaş herkesi devreye sokmaya başladı, ateşi fitilledi.
3. periyotta ağırlık koymaya başladık. Farkı 10 sayıya kadar indirip maçı istersek kazanabileceğimizi Bulls'lu oyunculara hissettirdik. Ve istedik de.
Dördüncü periyodun başında Cook, Daniels, Caruso, Kuzma, Howard'lı ilginç ve çok kısa bir beşle ve Kuzma'nın nihayet sazı eline almasıyla ateşlenen fitil yanmaya başladı. Bu bölümde Kuzma'nin kendi oyununu yaratması ve Dwight'ın çabasının ekmeğini çok yedik ve maçı kafa kafaya getirdik. Bulls, kendine gelip ilk 5 oyuncularını oyuna ve devreye sokmak için çok geç kalmıştı. Çünkü oyunun rüzgarı tamamen bize dönmüştü.
Oradan itibaren LeBron tekrar sazı eline aldı. Hem kendi attı, hem de Cook ve Davis'e müthiş pozisyonlar hazırladı. Cook'a 2 tane boş üçlük, AD'ye bir boş üçlük, bir de alley-oop servisi yaptı. Sonunu zaten biliyorsunuz.
19 sayı gibi çok büyük bir farktan, LeBron'un ağırlığı ve ilk kez bench'ten gelen ciddi katkı ile harika bir comeback win oldu. Ve özellikle tüm oyuncuların ateşlendiği, her topa atlayıp, aşırı efor sarf edildiği 4-5 dakika vardı. Caruso, Dwight, AD, LeBron... Herkes dahil oldu. Orada maçı istediğimizi ve bırakmayacağımı belli ettik. Zaten işin koptuğu nokta da orası oldu.
Yalnız son olarak. Bulls nihayetinde zayıf ve yetenekleri sınırlı bir takım. Hakikaten çekirge misali bu nereye kadar gidecek bilmiyorum. Ne kadar isterseniz isteyin, NBA'de çoğu takım kendi sahasında 19 sayıdan maç vermeyecektir. Bunu bu kadar sık yaşamak istemiyoruz artık Vogel hocam, duy sesimizi.

Bir parantez de, Chicago'daki Lakers taraftarına açmak lazım. Maçı canlı izleyenler fark etmişlerdir. O hustle oynadığımız dönemde inanılmaz hype'landılar ve oyuncular bir an kendilerini Staples Center'da bile sanmış olabilirler. Acayip güçlü duyulan "Let's Go Lakers" tezahüratları ve özellikle Dwight'a karşı aşırı gürültülü bir sevgi seli vardı.