Fetret Dönemi Sona Erdi – Bölüm 5 (Son)

Bölüm 5: Şampiyonluk Yolu

Yine Rob Pelinka’ya güvenmeyi seçen Jeanie, onun yetkilerini arttırarak göreve devam edeceğini duyurdu. Pelinka’nın ilk işi, başarısız geçen iki sezonun ardından gönderilen Luke Walton’ın yerine bir koç bulmaktı. Fakat bu süreç hiç de kolay geçmeyecekti.

Kurt Rambis’in eşi Linda, Jeanie’nin çok yakın arkadaşıydı ve Lakers’ın yönetim kadrosunda özel projeler direktörüydü. Bir taraftan Linda’nın, kocası için lobi yaptığı söylentileri vardı; diğer taraftan Phil Jackson’ın Jeanie’ye sürekli tavsiyeler gönderdiği haberleri yayılıyordu. Magic sonrası oluşan otorite boşluğunda öne çıkan Linda Rambis, “perdenin arkasındaki gizli el” olarak nitelendiriliyordu.

Bu kaotik ortamda arayışlara başlayan Pelinka, henüz baş antrenöre karar vermeden Jason Kidd’i asistan antrenör olarak işe aldığını duyurdu. Bu, müstakbel baş antrenöre yapılan emrivaki bir hamleydi. Pelinka için öne çıkan adaylar ise; Tyron Lue, Monty Williams ve Frank Vogel’dı. Daha önce LeBron’la şampiyonluk yaşayan Lue, beş senelik bir kontrat teklifi beklediğini belirterek Lakers’ın üç senelik teklifini reddetti. Monty Williams’ın da Suns’la anlaşması sonucu seçenekler iyice daraldı. Pelinka, Vogel’la üç senelik anlaşma yapmayı başardı ve sancılı süreç sona erdi.

İlk baş antrenörlük deneyiminde iyi bir sınav veren Vogel, Indiana Pacers ile iki sezon üst üste (2013-2014) Doğu Finali yapmayı başarmıştı. Ancak, daha sonra iki sezon süren Magic kariyerinde elde ettiği 54-110’luk dereceyle play-off dahi görmemişti. Bu, Vogel için kariyerini ayağa kaldırmak için büyük bir fırsattı.

Yeni koç kısmetiyle geldi ve Lakers sadece %9.4 ihtimali olmasına karşın lotaryada dördüncü sıra seçim hakkını elde etti. Geçtiğimiz sezon ortası Anthony Davis için elindeki her şeyi verse de başarılı olamayan Lakers’ın bu seçim hakkı çok değerli bir malzemeydi. Binlerce kilometre uzakta ayağı uğurlu gelen bir başka isim ise; Pelicans’ın yeni menajeri David Griffin’di. %6’lık şansına rağmen, lotaryada birinci seçim hakkını kazanan Pelicans, son yılların en heyecan veren yıldız adaylarından Zion Williams’ı karşılamaya hazırlanıyordu. Şartlar böyleyken, Anthony Davis’le yolları ayırmak daha kolay olacaktı. Nitekim beklenen takas 17 Haziran 2019’da duyuruldu. Lakers; Lonzo Ball, Brandon Ingram ve Josh Hart’ın yanına dördüncü sıra seçim hakkını da ekledi ve Anthony Davis’i kadrosuna katmayı başardı.

Davis’in 4 milyon dolarlık transfer bonusundan vazgeçmesiyle maaş sınırında hala üçüncü bir yıldıza yer olan Lakers için iki aday vardı: Kemba Walker ve Kawhi Leoanard. Haftalar süren pazarlıklar sonuçsuz kaldı ve Kemba, ezeli rakip Celtics’in yolunu tuttu. Kawhi ise yanına Paul George’u da alarak Los Angeles’in diğer takımı Clippers’la anlaştı.

Danny Green, Avery Bradley, Jared Dudley, Quinn Cook ve Dwight Howard takıma yeni katılan veteranlardı. Rondo, KCP, McGee ve taraftarın sevgilisi Alex Caruso’yu da takımda tutan Pelinka, şampiyonluk için iddialı bir takım kurmayı başardı.

Hücumda LeBron, savunmada Anthony Davis’in liderlik ettiği yeni yapıyla sezona hızlı bir giriş yaptı Lakers. Biri 7, diğeri 10 iki galibiyet serisi ile Aralık ayına 17-2’lik dereceyle lig lideri olarak girmeyi başardı. Dümene geçen LeBron James, oyun kurucu rolüne büründüğü sezonda kariyerinin en yüksek asist ortalamasıyla oynuyordu (10.4 asist). Hala üçlük isabeti ve serbest atış yüzdesi konusunda pek gelişme gösteremese de, başarıdaki en büyük faktör, Koç Vogel’ın ilk günden itibaren ana gündemi olan takım savunmasıydı. Bir önceki sezon 108.9 olan ‘‘defensive rating’’ ile lig 13’sü olan takım, bu sezon tam on basamak yükselerek (Defensive rating: 105.5) lig 3.’süydü.

Aralık ayının sonuna doğru gelen dört maçlık mağlubiyet serisi pembe tabloyu bozdu. Özellikle Bucks’a kaybedilerek yitirilen lig liderliği ve üstüne Noel’de kaybedilen Clippers maçları takımın sertliğinin ve derinliğinin sorgulanmasına sebep oldu. Bu mağlubiyetlerde LeBron’un veriminin düşmesi, ilerleyen yaşının playofflarda takımı ve oyunu nasıl etkileyeceğinin tartışmalarını başlattı. Ancak takım, ardından aldığı dokuz maçlık galibiyet serisi ile eleştirilere cevap verdi. Lebron ise, 25 Ocak 2020’de Philadelphia 76ers karşısında bulduğu yirmi dokuz sayıyla, Kobe’yi geride bıraktı ve NBA tarihinin en çok sayı atan üçüncü oyuncusu olmayı başardı.

Ve maalesef, bu maçtan bir gün sonra gerçekleşen helikopter kazasında Kobe Bryant ve kızı Gigi trajik bir şekilde hayatlarını kaybetti.

Şuan yazmak istediklerimi yazıp yazıp siliyorum, sanki yazarsam gerçek olacakmış ve bunu sonunda kabul edecekmişim gibi geliyor. Aşil sakatlığında hissettiklerim geliyor aklıma. Kobe’ydi bu, kızını ve helikopterdeki diğer 7 kişiyi de alır çıkarırdı enkazdan. O, ölemezdi…

Tüm sporseverleri yasa boğan bu trajedinin, Los Angeles şehri ve Lakers camiası üzerindeki etkisi bambaşkaydı. Kaza olduğunda uçakta olan Lakers kafilesine haber ancak iniş yaptıktan sonra ulaştı. Quin Cook’un çocukluk kahramanı, LeBron James’in kardeşi, Rob Pelinka’nın en iyi dostu… Takımdaki her bir kişi için çok ayrı, çok değerli bir yeri olan Kobe’nin kaybı takımı derinden sarstı. Buna duyarsız kalmayan NBA yönetimi, efsanenin anısına 28 Ocak’ta oynanması gereken Lakers-Clippers maçını ileri bir tarihe erteleme kararı aldı.

Kobe’nin anısına yeniden düzenlenen All-Star maçında, LeBron’un takımı Giannis’in takımını Anthony Davis’in serbest atışıyla 157-155 mağlup etmeyi başardı. Sezonun geri kalanını Kobe’ye ithaf eden Lakers, ikinci yarıya hızlı başladı. Celtics, Bucks, Clippers gibi ligin elit takımlarına karşı alınan üst üste galibiyetler Lakers’ın iddiasını pekiştirdi.

Bu galibiyetlerde aslan payı takımın lideri LeBron James’a aitti. Distribütör rolüne devam ederken, skorer kimliğini öne çıkarmasının büyük etkisi oldu. All-Star öncesi 25 olan sayı ortalamasını 30’a çıkarttı. Böylece ‘‘Acaba benzini yetecek mi?’’ endişeleri, yerini MVP tartışmalarına bıraktı. Bucks’a karşı alınan galibiyetle playoff’u garantileyen Lakers’ın yedi yıllık özlemi resmen sona erdi.

İstim üzerinde giden Lakers’ı durdurmak için dünyanın durması gerekti. Çin’de ortaya çıkan COVID-19 virüsünün kısa sürede salgına dönüşmesi ve tüm dünyayı etkisi altına almasıyla 11 Mart 2020 tarihinde NBA yönetimi ligi süresiz olarak durdurma kararı aldı. Başkan Trump ısrarla Çin virüsü olarak adlandırsa da, salgınının yeni merkezi Amerika olmuştu.

Üstüne üstlük 25 Mayıs 2020’de siyahi George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi başta siyahiler olmak üzere halkın önemli bir bölümünü ayağa kaldırdı. NBA oyuncularının da büyük ölçüde desteklediği “Black Lives Matter” hareketiyle ülkenin dört bir yanı sokaklara döküldü. Böyle bir ortamda geri dönüş senaryoları üzerinde çalışan NBA yönetiminin işi hiç de kolay değildi. Oyuncular ise ikiye bölünmüştü. Bir bölümü basketbola odaklanmak yerine sokaklarda olmanın daha doğru olduğunu düşünüyordu.

Çeşitli geri dönüş senaryolarının gündeme geldiği bu dönemde 26 Haziran 2020 tarihinde oyuncu sendikası ve NBA yönetimi yeniden başlamak için tüm şartlarda anlaştı. FIBA’nın düzenlediği şampiyonalara benzer bir format Orlando’daki Disney tesislerinde düzenlenecekti. Playoff yarışındaki yirmi iki takımın davet edildiği organizasyon, 30 Temmuz’da başlayıp Ekim ortası sona erecekti.

Oyunculara tanınan Bubble’a katılmama hakkını kullanan Avery Bradley hariç Lakers tam kadro olarak yerini aldı. İlk beş başlayan ve savunmasıyla öne çıkan Bradley, Lakers için önemli bir kayıptı. Onun yerine, Dion Waiters ve JR. Smith gibi veteranlar kadroya dahil edildi. Format gereği sekiz maçlık sıralama maçlarının ardından normal playoff düzenine geçilecekti. Henüz üçüncü maçta Utah karşısında alınan galibiyetle Batı Konferansı’nda birinciliği garantileyen Lakers için kalan maçlar tamamen formaliteye dönüştü. Tam on sene sonra Lakers tekrar Batı’nın lideriydi.

Bu sırada sekizincilik için kıyasıya bir yarış söz konusuydu. Sıralama maçlarına sekizinci sırada giren Memphis, özellikle Portland’ın nefesini arkasında hissediyordu. Lige verilen arada Jusuf Nurkic’in de takıma katılmasıyla, Portland’ın genç Memphis’e göre playoff şansı daha yüksek görülüyordu. Nitekim takımın yıldızı Damian Lillard insanüstü bir performans gösterdi ve 37.6 sayı ortalamasıyla Sindirella hikayesini tamamladı. Portland, Memphis’i saf dışı bırakarak playoff biletini cebine koydu.

Lakers kağıt üzerinde açık ara favoriydi ama sıralama maçlarındaki vasat görüntüsüyle formda olan Portland’a karşı işi hiç de kolay olmayacaktı. Nitekim ilk maça çok hızlı başlayan Portland, ilk çeyrekte 36-25’lik üstünlük sağladı. Savunmasını sertleştirip, oyunun kontrolünü eline alan Lakers geri gelmeyi başarsa da maçın sonunu getiremedi ve ilk maçı kaybetmekten kurtulamadı.

İkinci maça çok daha iyi başlayan Lakers, neden ligin en iyi savunma takımlarından biri olduğunu gösterdi ve sıralama maçlarında 126 sayı tutturan Portland’ı 88 sayıda tutmayı başararak rahat bir galibiyet aldı. Tam sekiz buçuk sene sonra Lakers playoff’ta galip gelmişti. Seride eşitliği bozacak üçüncü maça Portland CJ McCollum ve Damian Lillard’la bulduğu sayılarla iyi başladı ve devreye 57-53 önde girmeyi başardı. LeBron James’in fitili ateşlediği üçüncü çeyrekte KCP ile dışarıdan, Anthony Davis ile içeriden bulduğu sayılarla Lakers oyunun kontrolünü eline aldı. Müdafaada da çeyreğin ilk on dakikası boyunca Damian Lillard’a sayı attırmayan Lakers, 40-29’luk çeyrek skoru ardından son çeyreğe yedi sayı önde girdi. Son çeyrekte de potasında sadece 22 sayı gören Lakers 116-108’lik galibiyetle seride 2-1 öne geçmeyi başardı.

Serinin üçüncü maçı tarihi nedeniyle Lakers için çok büyük anlam taşıyordu. Kariyeri boyunca 8 ve 24 numaralı formaları giydiği için 24 Ağustos günü Kobe günü ilan edilmişti. NBA tarihinde ilk ve belki de son defa bu tarihe denk gelecek maçta Lakers, siyah Mamba formalarıyla sahadaydı. Maça 10-0 seriyle başlayan Lakers hoş bir tesadüf olarak bir ara 24-8 öne geçmeyi başardı. Portland’ı tamamen sürklase eden Lakers ilk yarıda tam seksen sayıya ulaştı. Bu, Lakers’ın 1987’den beri playofflarda bir devrede bulduğu en yüksek sayıydı. Maç boyu on yedi üçlük isabeti bularak kulüp rekoru kıran Lakers, 135-115’lik skorla sahadan galip ayrıldı.

23 Ağustos’ta Wisconsin’da siyahi vatandaş Jacob Blake’in polis tarafından yedi kez ateş edilerek öldürülmesinin ardından tüm ülkede olduğu gibi Bubble’da da gündem değişti. O eyaletin takımı Milwaukee Bucks 26 Ağustos’ta maça çıkmama kararı aldı. NBA oyuncularının yanında WNBA, MLB, NHL ve MLS liglerindeki oyuncuların da katılımıyla bu hareket geniş çaplı bir boykota dönüştü. Bir gün sonra oyuncular önce kendi aralarında daha sonra da takım sahipleriyle toplantı yaparak, playoffların devam etmesi yönünde karar aldılar.

İki günlük ertelemenin ardından 29 Ağustos Cumartesi günü Lakers Portland karşısına çıktı. Dördüncü maçta sakatlanan Damian Lillard’dan yoksun Portland, Carmelo Anthony ve CJ McCollum’un çabalarıyla son çeyreğe berabere girmeyi başardı. Son çeyreğin başında gelen 13-0’lık seri ile maçı koparan Lakers adını bir üst tura yazdırdı.

Batı Konferansı Yarı Finali’nde rakip, OKC’yi zorlu geçen yedi maç sonunda eleyen Houston Rockets’tı. Koç Mike D’Antoni önderliğinde “small ball” ekolünün öncü temsilcisi Rockets bu aykırı tarzıyla sahada gerçek bir pivota sahip olmadan da sonuna kadar gidebileceğini kanıtlamaya çalışıyordu. İki takımın birbirini tartarak başladığı ilk maç son çeyreğe kadar kafa kafaya geçti. Eric Gordon’un on bir sayı attığı sekansta 16-2’lik seri yakalayan Rockets farkı açtı ve ilk maçtan galip ayrılmayı başardı. Bu maç aynı zamanda sakatlığından dolayı Bubble’da hiç forma giyemeyen Rajon Rondo’nun dönüş maçıydı. Oldukça kötü bir performans gösteren Rondo’nun buna rağmen sahada yirmi beş dakika kalması yenilginin ana sebebi olarak gösteriliyordu.

İkinci maça hızlı başlayan taraf Lakers oldu. Kenardan gelen Rondo’nun (10 sayı, 9 asist, 5 top çalma) ve Markieff Morris’in (16 sayı) ateşlemesiyle farkı on dokuz sayıya kadar çıkardı. Üçüncü çeyrekte kırk bir sayı bulan Rockets geri dönmeyi başarsa da LeBron James ve Anthony Davis’in sürüklediği Lakers seriyi eşitlemeyi başardı. Rockets’ın kısa beşine karşı Anthony Davis’i beş numaraya çekerek eşleşme problemini ortadan kaldıran koç Vogel Rockets’ın panzehirini bulmuşa benziyordu. İlk maçtaki pası üzerinden atan Rondo’nun performansı ise Lakers cephesi için bir diğer sevindirici haberdi.

Kritik üçüncü maç yıldızların düellosuna sahne oldu. Lakers cephesinde LeBron James (36 sayı, 7 ribaunt) ve Anthony Davis (26 sayı, 15 ribaunt), Rockets’ta ise James Harden (33 sayı, 9 asist) ve Russell Westbrook’un (30 sayı, 6 asist) takımlarını sürüklüyordu. Berabere girilen son çeyrekte ise fark yaratan isim yine Rajon Rondo’ydu. Periyodun hemen başında yakalanan 10-0’lık seride sekiz sayı bulan Rondo maçı da 21 sayı ve 9 asist ile tamamladı. Maç sonunda Anthony Davis’in methiyeler düzdüğü nam-ı değer “Playoff Rondo” kendisini eleştirenlere cevabı sahada vermiş oldu.

Dördüncü maçta Koç Vogel taktik değişikliğine gitti ve ana rotasyonun önemli iki parçası olan Javale McGee ve Dwight Howard’ı hiç oynatmadı. Böylelikle kısa beşe karşı çok daha iyi eşleşen Lakers, oyunun hakimiyetini tamamen eline geçirmeyi başardı. Boyalı alan sayılarında 62-24, ribauntlarda 59-33’lük üstünlük sağladı ve 110-100’lük galibiyetle seride 3-1 öne geçti.

Serinin kontrolünü tamamen eline alan Lakers, bir ara otuz sayı öne geçtiği beşinci maçtan 119-96’lık skorla galip ayrıldı ve tam on sene sonra Batı Konferansı Finalleri’ndeydi.

Sezon başından beri en çok beklenen Los Angeles Derbisi için zemin hazırdı. Şimiden bu seriyi kazanının NBA şampiyonu olacağı tahminleri yapılırken büyük bir sürpriz gerçekleşti. Clippers seride 3-1 öndeydi ve beşinci maçı da on altı sayı önde götürüyordu. Jamal Murray ve Nikola Jokic’in sürüklediği Denver Nuggets geri gelmeyi başardı ve seriyi altıncı maça taşıdı. Benzer bir senaryoyla altıncı ve yedinci maçları da kazanan Nuggets, NBA tarihinin en büyük sürprizlerinden birine imza atarak Batı Konferansı Finali’ne yükseldi.

Daha önceki iki seride ilk maçları kaybeden Lakers, bu seride şeytanın bacağını kırma niyetindeydi. Sezon MVP oylamasında sadece on altı oy alan LeBron James, basketbol otoritelerine ne kadar yanıldıklarını ispatlamak istiyordu. Anthony Davis’in 37 sayı ve 10 ribauntla yıldızlaştığı maçta rahat bir galibiyet alan Lakers neden serinin favori olduğunu gösterdi. Houston karşısında sahneye çıkan Rondo hücum performansının dışında Harden’a yaptığı savunma ile de Rockets’ın oyununu bozmayı başarmıştı. Koç Vogel’ın bu serideki x faktörü ise Dwight Howard’dı. Eşleşme problemleri nedeniyle Houston serisinde sadece on beş dakika forma giyebilen Howard, Nuggets serisine hazırdı. Fiziksel oyunuyla Jokic’i yıpratan Howard on altı dakika sahada kaldığı maçta 13 sayılık ve 2 blokluk bir performans sergiledi.

İkinci maça da hızlı başlayan Lakers üçüncü periyodun hemen başında on altı sayı öne geçti. Bu noktadan sonra bu playofflardan alışık olduğumuz Denver Nuggets’ın geri dönüşü başladı. Denver savunması karşısında duraksayan Lakers hücumunun ilk yarıdaki üretkenliği neredeyse durma noktasına geldi. Hücumda Jamal Murray’nin sürüklediği Nuggets son çeyreğe girerken farkı dört sayıya düşürmeyi başardı. Lakers, Danny Green, KCP, Rondo ve Anthony Davis’ten üst üste gelen üçlüklerle rahat bir nefes aldı ve maç bitimine üç dakika kala 100-92’lik skorla farkı sekiz sayıya çıkardı. Denver molası sonrası bu sefer sahneye Nikola Jokic çıktı. Takımının son on bir sayısına imza atan Jokic, maçın bitimine yirmi saniye kala skoru 103-102 Denver lehine çevirdi. Son hücumda Jamal Murray Danny Green’in şutunu blokladığında, Lakers’ın topu kenardan çıkarmak için sadece 2.1 saniyesi vardı. Plumlee’nin pozisyon hatasında bir an boş kalan Anthony Davis topla buluştu ve maç kazandıran üçlüğü Denver potasına gönderdi. Kobe’nin kızı Gigi’yi anmak için serilerin ikinci maçlarında (Gigi 2 numaralı formayı giyiyordu.) Mamba formasını giyen Lakers için bu şut daha da büyük bir anlam kazanıyordu. Koç Vogel’ın da dediği gibi maç tam bir ‘‘Mamba şutu’’ ile bitmişti.

Seriyi eşitlemeye sadece iki saniye uzakta olan Nuggets 2-0 geriye düşmüştü ve birçok spor otoritesine göre buradan ayağa kalkmaları imkansıza yakındı. Bunun aksini kanıtlamak isteyen Nuggets cephesi üçüncü maçın başından itibaren kontrolü eline aldı ve henüz son çeyreğin başındayken yirmi sayılık üstünlüğe ulaştı. Maç boyu bir türlü ritim bulamayan Lakers, savunmada Rondo ve Caruso’nun agresif oyunuyla ibreyi lehine çevirdi. Ancak, Lakers farkı üç sayıya kadar indirmeyi başarsa da Denver’ın pes etmeye hiç niyeti yoktu. Maçın sonunda oyuna ağırlığını koyan Jamal Murray ve Jerami Grant sayesinde maçı kazanan Denver böylelikle serideki ilk galibiyetini aldı.

Dördüncü maçta Dwight Howard’ı ilk beşe yerleştiren koç Vogel’ın hedefi boyalı alanı domine etmekti ve başarılı da oldu. İkiz kulelerden Anthony Davis takımın ilk on sayısını atarken, Dwight Howard da dört hücum ribaundu ile sekiz sayı bularak Lakers’ın ilk çeyrekte 37-30 öne geçmesini sağladı. Lakers çoğunlukla oyunun kontrolünü elinde tutsa da Denver maçtan hiç kopmadı ve son çeyrekte farkı bir sayıya kadar indirmeyi başardı. Playoff boyunca son çeyreklerde muazzam bir performans sergileyen Jamal Murray bir kez daha sahne almaya hazırlanıyordu ki karşısına LeBron James çıktı. Maçın sonlarında Murray’le eşleşen LeBron, fiziksel üstünlüğünü çok iyi kullanarak Murray’nin potaya gitmesini engelledi ve takımını 114-108’lik galibiyete taşıdı.

Daha önceki iki seriyi de 3-1’den geri gelerek kazanarak “comeback kids” lakabını kazanan Denver Nuggets’ın finale çıkmak için üçüncü kez aynı şeyi yapması gerekiyordu. Fakat LeBron James’in ve Lakers’ın başka planları vardı. 38 sayı, 16 ribaunt ve 10 asistlik muhteşem bir performansla playoff kariyerindeki yirmi yedinci triple double’ına imza atan LeBron James, takımına galibiyeti getiren isim oldu. Son üç seriyi 4-1’le geçen Lakers, tam on sene sonra NBA Finalleri’ne geri dönüyordu. NBA tarihinin en çok final oynayan takımı olan Lakers (otuz iki final) sonunda ait olduğu yerdeydi.

NBA Finali’nde rakip, sürpriz bir şekilde Doğu Konferansı’nı kazanan Miami Heat’ti. Sezon başında Jimmy Butler’ı kadrosuna katan Heat’in adının final adayları arasında esamesi okunmuyordu. Sezon ortasında yapılan takasla Andre Iguodala ve Jae Crowder’ı kadrosuna katarak güçlense de hala Bucks, Celtics, Sixers, Raptors gibi takımların gerisindeydi. Fakat gün geçtikçe birbirine alışan takım, koç Eric Spolestra’nın liderliğinde tehlikeli bir takıma dönüşmüştü. İlk turda Pacers’ı süpüren Heat asıl sürprizi ikinci turda yapmıştı. Normal sezonun en çok galibiyet alan ve şampiyonluk favorilerinden olan Milwaukee Bucks’ı beş maç sonunda eleyerek dikkatleri üzerine çekmişti. Tüm bunlara rağmen Celtics karşısında Doğu Finalleri’nde favori değillerdi. Fakat otoriteleri yanıltmayı seven Heat cephesi, altı maç sonunda kazanarak finalde Lakers’ın rakibi oldu.

İlk maça hızlı başlayan taraf Miami Heat’ti. Pick n roll hücumuyla Lakers savumasını etkisiz hale getirdi ve ilk yedi dakika sonunda 23-10 öne geçti. Bu andan sonra Anthony Davis’i beş numaraya kaydıran koç Vogel, Heat hücumlarını durdurmayı başardı. Hücumda KCP’nin iki üçlüğü ile ateşlediği Lakers, maçın kontrolünü tamamen eline geçirdi. Bir ara farkın otuz iki sayıya kadar çıktığı maç 116-98’lik skorla Lakers lehine sonuçlandı. Seride 1-0 geriye düşen Miami Heat için daha kötüsü Bam Adebayo ve Goran Dragic’in maçta sakatlanmasaydı.

İki yıldızından yoksun ikinci maça çıkan Heat’in Lakers karşısında işi çok zordu. LeBron James (33 sayı, 9 asist, 9 ribaunt) ve Anthony Davis (32 sayı, 14 ribaunt) önderliğinde Miami Heat alan savunmasına çok rahat hücum eden Lakers seride 2-0 öne geçmeyi başardı.

Üçüncü maçta ise sahada Jimmy Butler şov vardı. 40 sayı, 13 asist ve 11 ribaunt ile NBA Finalleri tarihinin en muazzam performanslarından birini gösterdi ve takımının seriye tutunmasını sağladı. Maç boyu üç kere çift haneli farkla geriye düşen Lakers, özellikle kenardan gelen Kuzma ve Morris’in (19’ar sayı) ekstra performanslarıyla geri dönmeyi başardı. Hatta maçın bitimine dokuz dakika kala öne geçmesine rağmen Jimmy Butler’ı durduramayan Lakers bu kez sahadan 115-104 mağlup ayrıldı.

Dördüncü maçtan önceki gece takım arkadaşlarına “Kesin kazanmalıyız.” mesajı atan tecrübeli yıldız LeBron James ne kadar kritik bir noktada olduklarının farkındaydı. Savunmaların öne çıktığı maçta her iki takım da muazzam bir mücadele ortaya koydu. Vogel’ın savunmadaki eşleşme tercihi Lakers’ın kazanmasında belirleyici rol oynadı. Bam Adebayo’nun geri döndüğü maçta, LeBron’u onunla eşleştiren Vogel, Jimmy Butler’ı ise Anthony Davis ile savunmayı tercih etti. Bir önceki maç sahada her istediğini yapan Butler, Davis’in savunmasına karşı 23 sayıda kaldı. Maç sonu röportajında “Anthony Davis bu yüzden yılın en iyi savunmacısı.” diyen LeBron James bir anlamda Giannis Antetokounmpo’ya verilen ödülü de eleştiriyordu. Maçın bitimine üç dakika kala sadece iki sayı önde olan Lakers, KCP’nin başlattığı Anthony Davis’in bitirdiği sekansta yakaladığı 10-3’lük seriyle sahadan 102-96 galip ayrıldı.

NBA Finalleri tarihinde 3-1’den geri dönen sadece bir takım (Cleveland Cavaliers, 2016) vardı. O geri dönüşün başrol oyuncusu LeBron James’ti ve şu an Lakers forması giyiyordu. Finaller MVP’sinin kim olacağı tartışmalarıyla geçen üç günlük arada genel kanı Heat’in şansınının kalmadığıydı. Lakers’ın maça hiç kaybetmedikleri siyah Mamba formasıyla çıkacağını duyurmasıyla da beşinci maçın kutlama havasında geçeceği düşünülüyordu.

Dengeli başlayan karşılaşmanın henüz ilk çeyreğin sonunda topuğundaki sakatlığı nükseden Anthony Davis’in kenara gelmesini fırsat bilen Heat maçın kontrolünü ele aldı ve farkı çift haneli sayılara çıkarmayı başardı. Davis ikinci çeyrekte sahaya dönse de rahat hareket edemiyordu. Hücumda yan parçaları işlemeyen Lakers, LeBron James’in olağanüstü (40 sayı, 13 ribaunt, 7 asist, 6/9 üçlük) performansı sayesinde oyuna tutunuyordu. Diğer tarafta ise; uzun süredir sessiz olan Duncan Robinson (26 sayı, 7 üçlük) Lakers potasını üçlük yağmuruna tutuyordu.

Heat’in kaçtığı Lakers’ın kovaladığı maçta son on dakikaya girilirken 93-82 Heat üstünlüğü vardı. Savunmada vidaları sıkan Lakers beş dakikada 17-3’lük seri yakalayarak 99-96 öne geçmeyi başardı. Jimmy Butler ve LeBron James düellosuna sahne olan maçın son bölümü nefesleri kesti. Bitime yirmi saniye kala bir sayı geride olan Lakers, Danny Green’in kaçırdığı şut üzerine hücum ribaundunu alan Markieff Morris’in dışarıya attığı pas ile maçı kazanma fırsatını tepti. 35 sayı, 12 ribaunt ve 11 asist ile bir kez daha triple double yapan Jimmy Butler, Lakers’ın kutlama gecesini berbat etti.

Frank Vogel altıncı maçta önemli bir değişiklik yaptı. Dwight Howard’ın yerine Alex Caruso’yu ilk beşe monte etti. Howard’lı beşten vazgeçen Vogel’ın amacı; takımı kısaltarak Heat’in pick n roll hücumunu etkisiz hale getirmekti ve başarılı da oldu. Lakers için kolay başlayan maçta fark bir ara otuz altı sayıya kadar çıktı ve on yıl sonra Lakers’ın şampiyonluk hasreti sona erdi. LeBron ise Finaller MVP’si seçilirken, bunu üç farklı takımla başaran tek isim oldu.

Tam on sene önce gelen şampiyonluk sonrası karanlık çağına giren kulüp, geçen on senede hem üst üste tarihinin en başarısız sezonlarına imza atmış, hem de pembe dizileri aratmayacak entrikalara sahne olmuştu. Herhangi bir şehrin herhangi bir takımında bunlar yaşansa büyük ihtimalle o takım birden fazla kez el değiştirirdi. Fakat Lakers tarihinde, Los Angeles’a taşındığından mütevellit, drama, entrika ve skandallar hiçbir zaman eksik olmamıştı.

LeBron ve Anthony Davis ikilisi ile reform yaşayan camia, tekrar eski şaşalı günlerine geri dönmeyi başardı. Böylelikle LeBron iki yıl önce takıma katılırken Jeanie’ye verdiği sözü tutmuş oldu.


  • Bölüm 5’in sonu. Son bölümdür. Okuduğunuz için teşekkürler.