“Kobe, Bu Senin İçin” & Şampiyonluğun Anahtarları

Öncelikle, şükür kavuşturana. Aslında bu cümleyi bu sezon o kadar çok söyledim ki.. İlk olarak sezonun en başında, yıllar sonra nihayet iddialı ve heyecan veren bir takım kurulduktan sonra söylemiştim. Sonra ligdeki rakipleri birer birer tokatlatıp Batı’daki krallığımızı ilan ettikten sonra söyledim. Tam 7 sezon sonra ilk play-off’larımızı oynayacağımız zaman da söylemiştim. Ve şimdi NBA Finalleri’ndeyiz. Şimdi bir kez daha, ama umuyorum ki son kez söylemiyorum. Şükür kavuşturana.

Aslında nereden başlanır hiç bilemiyorum, çünkü öyle bir yere, öyle enteresan yollardan gelindi ki. Bu sezonun ve 2020’nin bize yaşattıklarını tekrar edip okuyucuların canını sıkma niyetinde değilim hiç. Burayı çok kısa keseceğim. Tarihin en tuhaf sezonlarından birinde, en tepeye geldik ve şimdi bir numara olmaya yalnızca 4 galibiyet uzaktayız. Eminim tüm Lakerların tek bir hayali var. O’nun vefat ettiği yılda, O’nun tam 20 yıl formasını terlettiği takımın şampiyon olması ve kupa oyuncuların ellerinde kalkarken “Kobe, bu senin için!” demeleri. Bu sadece taraftarlar için değil, başta LeBron ve AD olmak üzere oyuncuların da en büyük motivasyonu ve o sahne eminim ki hepsinin, her gece rüyalarını süslüyordur.

* * *

Şimdi gelelim işin basketbol tarafına.

Bu Bubble’da ve play-off’larda çok fazla olumlu anlamda sürpriz gördük ama Miami Heat, galiba bunların en fiyakalısıydı. Hem oyununu, hem bireysel performanslarını, hem de takım uyumunu en tepeye çıkardılar, herkesten müthiş katkı aldılar ve bunu korkunç derecede devamlı hale getirdiler. Sonuç olarak da konferansını 5. sırada bitirmesine rağmen hem tüm NBA’in liderini, ardından favori olan Boston Celtics’i devirdiler ve sonuna kadar hak ettikleri NBA Finalleri biletini kaptılar.

Şimdi de karşımızda muhtemelen şu ana kadar bizi en çok zorlayacak ve bizimle en iyi eşleşecek takım olacak.

“Şampiyonluğun anahtarları” başlığı aslında hep Türk futbol medyası raconunu andırır bana ama, bu Heat’i alt edebilmek için gerçekten de seriye başlamadan önce bazı anahtarları cebimize koymak zorundayız. Burada spesifik basketbol ve saha içi analizleri yapıp rakamlardan bahsetmeyeceğim. İzlerken gördüğüm şeyleri yazacağım. Rakip takıma çözüm üretme konusunda zaten güvendiğimiz ve bu play-off’larda iyice güvenimizi kazanan Frank Vogel öncelikle cepte. Hocanın her türlü sorunla, elindeki imkanlar dahilinde mücadele edeceğinden şüphem yok. LeBron ve Davis’e de en son değineceğim. Başlıyoruz.

Öncelikli yapılması gereken, Heat’in üç sayılarını sınırlamak. Aslında ilk turdan beri bu anahtarı hepimiz söylüyoruz, ki ilk turdan beri de bunu çok iyi yapıyoruz. Ama bu sefer yöntemler biraz boyut değiştirmek zorunda kalacak. Çünkü Miami Heat’in hücumdaki silahlarının yarısını üç sayılar kapsıyor, evet. Ama Portland ve Houston’da tamamını, Denver’da da çok büyük bir bölümünü kapsıyordu. Heat’in ise hücum çeşitliliği çok fazla. Yani sadece yarısı üç sayılık atışlardan oluşuyor. Onun dışında Jimmy Butler ikili oyunları, Dragic drive’ları ve tabii ki Bam Adebayo gerçeği var. Ve tüm bunlar fazlasıyla süreklilik içeriyor. Portland gibi değil yani.

Rakibin üçlüklerini sınırladıktan sonra mümkünse vasatın biraz üstünde şut atmak zorundayız. Bunu hep söylüyorum. Houston, Denver, Houston gibi takımlar üçlük atmadan maç kazanamazlar. O yüzden iyi üçlük atmak “zorundalar”. Biz ise üçlük atmadan da maç kazanabiliyoruz. Ama üçlük attığımız zaman tamamen durdurulamaz oluyoruz. LeBron ve AD bütününe fazlasıyla odaklanacak ve bazı savunma zaafı olan oyuncularını korumak için muhtemelen bolca alan savunması yapacak olan Heat’e karşı -en kötü ihtimalle- vasatın üstünde üçlük atmak zorundayız. Takımda LeBron ve AD gibi adamlar olduğu için, bunu yaptığımız anda rakibi tamamen çaresiz bırakıyoruz. Hem içerden, hem dışardan delik deşik ediyoruz.

Bir diğer anahtar nokta da, Bam Adebayo’yu yavaşlatmak. En çok gelişme gösteren oyuncu ödülü normal sezonda verilmediyse de, play-off’ta böyle bir ödül olsaydı açık ara alacak olan ve oyununu en tepelere çıkarmış olan Adebayo’yu durdurmak, bizim için Boston Celtics’e göre daha mümkün elbette. Anthony Davis gibi bir elit savunmacı ile kendisinin katkısı tabii ki Celtics serisindeki kadar olmayacaktır. Ancak sürekli AD ile onu karşılamak da serinin devamlılığında bizim için doğru bir tercih olmayabilir. Bu tür durumlarda da Dwight Howard kartını oynamaktan çekinmeyecektir Vogel. Adebayo, Jokic gibi ağır bir oyuncu değil, o yüzden Dwight onunla Jokic’te olduğu gibi maç boyunca uğraşamaz muhtemelen. Ama ara ara yıpratmak için denenmesi oldukça muhtemel.

Geldik “malum şahıs”lara..

Öncelikle artık LeBron için bu belki de son kurşun. Gelecek sene bir daha buralara gelebilir mi? Belki. Ama çok yüksek bir ihtimal değil. Maç içinde yoruluyormuş, yaşı ilerlemişmiş, maç boyu enerjisini tasarruflu kullanıyormuş falan.. Gerçekten bunları dinlemek istemiyorum. LeBron’dan her maç bir Nuggets 5. maç agresifliği bekliyorum. O maç sonundaki şut performansını bekleyemeyiz tabii ki, ama o agresifliği bekliyorum kesinlikle. Sürekli içeri dalan, sürekli faul kovalayan bir LeBron olduğu sürece Lakers yenilmez. Bildiğim tek şey bu. 35 yaşına geldin, hem kendin, hem Kobe için bir şampiyonluk alacaksın. 4-5 maç yorul, sonra bir sene yat istersen. Nasıl fikir?

Ve aynı şey AD için de geçerli tabii. AD’nin oyun yapısı olarak LeBron’a çok benzeyen bir yönü var. Agresif olduğunda ve saldırdığında o da durdurması çok zor bir oyuncu. Ama daha da benzeyen yönü, şut atmaya başlayınca durdurması zor değil, imkansız, hatta saçma sapan bir oyuncuya dönüşüyor. 2.10 boyunda, hayvan gibi kanat genişliğine sahip, atletik, hızlı ve fundemental’ı çok gelişmiş olan bir oyuncu, bir de orta ve uzak mesafe şutu sokmaya başlayınca zaten herkese geçmiş olsun. Ki bu play-off’larda sanırım bu alanda kariyerinin en iyi dönemlerinden birini geçiriyor. AD kesinlikle sınıfı çoktan geçti. Son bir dersi kaldı. O da en zoru.

* * *

Hepsini bir kenarı bıraktığımızda.. Ben play-off, hatta sezon başından beri çok güzel ve keyifli bir takım olduğumuzu, sonucu ne olursa olsun tadını çıkarmamız gerektiğini söylüyordum. Ama artık bu işin tadı falan kalmadı kardeşim. Clippers’ın, Bucks’ın olmadığı ortamda çıkıp o şampiyonluğu almadığımız sürece her sonuç artık benim için kabul edilemez olacaktır. LeBron başta olmak üzere takım olarak da o kan kokusunu aldığımızı hissediyorum zaten.

Bizim dışımızdaki bütün favorilerin elenmesine ve alınan kan kokusuna rağmen, yine Kobe için alınması hayal edilen bu şampiyonluk yolunda, takımdaki herkesin sürekli Kobe’ye atıfta bulunarak haftalardır “job not finished” mottosuyla gezmesi, umutlarımı daha da yukarı çıkarıyor.

Öte yandan baktığımızda.. Vay be, ne macera ama.. Yine dönüp dolaşıp ait olduğumuz yere geldik ama nasıl gelmek.. 8-9 senedir nelerden geçtik, ne zorluklarla uğraştık, ne kadrolara şahit olduk.

7 sezondur play-off bile yapamayan, hayal kırıklığı bir takım, geçen sezon LeBron’un gelişi ama yine derman olamayışı, bu sezon yepyeni bir kadro, yepyeni bir hoca, “Batı finali büyük başarıdır” temennileri.. Ve şimdi finaldeyiz.

Yolunuz açık olsun aslanlar. Sonu şampiyonluk olsun.