Gönderen Konu: NBA'den Haberler  (Okunma sayısı 147401 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ahkam Kuşu

  • Sophomore
  • **
  • İleti: 343
Ynt: NBA'den Haberler
« Yanıtla #1580 : 20 Mart 2024, 02:35 »
Sinema da bitik değil müzik de spor da... Jenerasyon farkı var sadece. Sen içine doğduğun kültürleri seviyorsun günümüzdeki gençler de içine doğdukları kültürü seviyor.

Yeniliğe karşı ne kadar az mücadele edersen o kadar fazla zevk alırsın sinemadan da müzikten de basketboldan da.

Bunu bir tartışma yaratmak için söylemiyorum ama eğer bir jenerasyon, bütün bu alanlardaki (sanat ve spor) niteliksiz üretimleri böyle bahanelerle rasyonalize ediyorsa çok fena. Bu niteliksizliğin sebebini bulmak yerine, "bu yeni, siz anlamıyorsunuz" diyorlarsa kendi içlerinde, nitelikli olanı aramıyorlar bile demektir. Çünkü nitelikli sanat eseri ve nitelikli sportif performansın çağlara, nesillere göre değişmesi gibi bir durum yoktur. Nitelikli olan niteliklidir, niteliksiz olan niteliksizdir.

Çevrimdışı Playboy

  • Superstar
  • ****
  • İleti: 1,552
  • Burak
Ynt: NBA'den Haberler
« Yanıtla #1581 : 20 Mart 2024, 03:16 »
Herkesin katılımcı olabildiği dünyada ikon olamaz. Fenomenliğin doğasında ulaşılamazlık, bir üst perdeden olma hali vardır ki aynı çatı altında veya kişi arkasında benzer hislerle sürüklenelim. Öteki türlü o motivasyonu hissedemiyorsun ve dolayısıyla deşarj olamıyorsun. Bugün cebindeki telefonla en ünlü sporcu kadar bilinebiliyorsan, amatör bir kaydı youtube'a atıp taylor swift kadar dinlenebiliyorsan; ikon kavramı artık yoktur.

İnsan, doğası gereği narrasyon varlığıdır. Tür olarak prematüre doğar ve bakıma muhtaç uzun süren bebekliğinden ötürü de üst otorite arayışına yatkın şekilde bilişsel sistemi gelişir. Bu da insanlardan oluşan toplumlar ve kitlelerde benzer ritüelleri arama ihtiyacını yaratır ki hayatı anlamlandıralım veya ritüellerle daha çekilir hale getirelim. Bu bir siyasi fikir olur, bir din olur, bir takımın taraftarlığı olur, bir oyuncunun/sanatçının fanboyluğu olur vs. Kitleler halinde bir şeylerin peşinden sürüklenebilmemiz için bunların bizden daha ayrıcalıklı konumlarda olmaları lazım. İtibarsızlığın itibar kazandığı bir dönemde olduğumuz için böyle figürler veya fikirler artık söz konusu değiller.

Toplum mühendisliği yapılamaz. Kitleleri ancak teknoloji değiştirebilir. Teknolojinin gelişim hızı da, insanın adapte olabileceği hızın çok önüne geçti. Bundan dolayı büyük bir kültür krizi içindeyiz zaten. Bugün karşılaştığımız her şeyle insanlık olarak ilk kez sınanıyoruz. Ne geçmişe dönüp emsal alacak metod örneklerimiz var, ne de bildiğine emin olduğumuz bir üst otorite var. Tüm bu grift süreç haliyle hikayeleri, hikaye yaratacılığını ve anlatıcılığını da öldürüyor. Hayatın her alanını işgal eden bu büyük değişimden spor da nasibini almak zorunda elbet.
See y'all on the dark side of the moon.

Çevrimdışı Kvothe

  • Superstar
  • ****
  • İleti: 1,107
Ynt: NBA'den Haberler
« Yanıtla #1582 : 20 Mart 2024, 18:29 »
Bunu bir tartışma yaratmak için söylemiyorum ama eğer bir jenerasyon, bütün bu alanlardaki (sanat ve spor) niteliksiz üretimleri böyle bahanelerle rasyonalize ediyorsa çok fena. Bu niteliksizliğin sebebini bulmak yerine, "bu yeni, siz anlamıyorsunuz" diyorlarsa kendi içlerinde, nitelikli olanı aramıyorlar bile demektir. Çünkü nitelikli sanat eseri ve nitelikli sportif performansın çağlara, nesillere göre değişmesi gibi bir durum yoktur. Nitelikli olan niteliklidir, niteliksiz olan niteliksizdir.

Niteliksiz ürün her jenerasyonda vardı, nitelikli de öyle. "Eskiden nitelikli ürünler vardı, şu anda yok" demek delüzyondur. Geçmişte yaşamanın anlamı yok.

Çevrimdışı Ahkam Kuşu

  • Sophomore
  • **
  • İleti: 343
Ynt: NBA'den Haberler
« Yanıtla #1583 : 21 Mart 2024, 00:44 »
Niteliksiz ürün her jenerasyonda vardı, nitelikli de öyle. "Eskiden nitelikli ürünler vardı, şu anda yok" demek delüzyondur. Geçmişte yaşamanın anlamı yok.

Konu, genelin içinden cımbızla çekeceğin nitelikli ürünü bulmak değil. Ben rastlamadım; ama bugün nitelikli bir ürün üretilmiştir dersen, sana inanırım. Vardır belki tek tük.

Fakat dönemleri analiz ederken kerteriz alacağın asıl nokta, üretime nasıl yaklaşıldığı olmalı. Geçmişte nitelikli olanı yaratmaya yönelik bir çaba varken, bugün sadece algoritmalar var. Üretilen her müzik, dikkat dağınıklı olan kişilerin zihinleri hesaplanarak yazılıyor. Okuduğun her kitap, izlediğin her film focus gruplarından elde edilmiş belli formüllerle yazılıyor, çekiliyor. Dinlediğin ve izlediğin her şey Spotify ya da Netflix'in dayattığı algoritmaların ürünleri. Bugün sanat dediğin şey, aslında öncelikle nörolojik reçetelerle oluşturulmuş karbon kopya şeyler.

Bak çok uzağa gitme, aç Spotify'ı ve New Music Friday listesindeki şarkıların sürelerine bak. Bu homojenlik bir şey anlatmalı. Bir aydınlanma yaratmalı. Miles Davis müzik tarihinin en büyük devriminin, 50'lerle birlikte 45'lik plaklara 3 dakikadan uzun şarkıların kaydedilebilmesi teknolojisinin gelişmesi olduğuna inanırdı. Şimdi ise 3-4 dakikadan uzun şarkıyı sana göstermemeye çalışıyor sistem.

Şöyle izah edeyim: Dostoyevski bugün Karamazov Kardeşler'le bir yayın evinin kapısından girse, o kitap o şekilde basılmazdı. Led Zeppelin Stairway to Heaven ile bir stüdyodan çıksa, yapımcı şarkıyı Spotify'a uygun hale getirmek için onları tekrar içeri sokardı. Coppola Godfather'ın ilkini istediği gibi çekmeyi başarsa, Netflix asla ikincisini finanse etmezdi. Ya da NBA'de Kobe, Jordan, Magic, Bird gibi isimler analitiklerin beklentisini karşılayamadıkları için muhtemelen Jalen Green muamelesi görürlerdi. Çağlar arasındaki fark işte bu.

Yani konu "her dönem nitelikli ve niteliksiz ürünler vardır"dan çok daha planlı.
« Son Düzenleme: 21 Mart 2024, 01:00 Gönderen: Ahkam Kuşu »

Çevrimdışı Kvothe

  • Superstar
  • ****
  • İleti: 1,107
Ynt: NBA'den Haberler
« Yanıtla #1584 : 21 Mart 2024, 10:48 »
Konu, genelin içinden cımbızla çekeceğin nitelikli ürünü bulmak değil. Ben rastlamadım; ama bugün nitelikli bir ürün üretilmiştir dersen, sana inanırım. Vardır belki tek tük.

Fakat dönemleri analiz ederken kerteriz alacağın asıl nokta, üretime nasıl yaklaşıldığı olmalı. Geçmişte nitelikli olanı yaratmaya yönelik bir çaba varken, bugün sadece algoritmalar var. Üretilen her müzik, dikkat dağınıklı olan kişilerin zihinleri hesaplanarak yazılıyor. Okuduğun her kitap, izlediğin her film focus gruplarından elde edilmiş belli formüllerle yazılıyor, çekiliyor. Dinlediğin ve izlediğin her şey Spotify ya da Netflix'in dayattığı algoritmaların ürünleri. Bugün sanat dediğin şey, aslında öncelikle nörolojik reçetelerle oluşturulmuş karbon kopya şeyler.

Bak çok uzağa gitme, aç Spotify'ı ve New Music Friday listesindeki şarkıların sürelerine bak. Bu homojenlik bir şey anlatmalı. Bir aydınlanma yaratmalı. Miles Davis müzik tarihinin en büyük devriminin, 50'lerle birlikte 45'lik plaklara 3 dakikadan uzun şarkıların kaydedilebilmesi teknolojisinin gelişmesi olduğuna inanırdı. Şimdi ise 3-4 dakikadan uzun şarkıyı sana göstermemeye çalışıyor sistem.

Şöyle izah edeyim: Dostoyevski bugün Karamazov Kardeşler'le bir yayın evinin kapısından girse, o kitap o şekilde basılmazdı. Led Zeppelin Stairway to Heaven ile bir stüdyodan çıksa, yapımcı şarkıyı Spotify'a uygun hale getirmek için onları tekrar içeri sokardı. Coppola Godfather'ın ilkini istediği gibi çekmeyi başarsa, Netflix asla ikincisini finanse etmezdi. Ya da NBA'de Kobe, Jordan, Magic, Bird gibi isimler analitiklerin beklentisini karşılayamadıkları için muhtemelen Jalen Green muamelesi görürlerdi. Çağlar arasındaki fark işte bu.

Yani konu "her dönem nitelikli ve niteliksiz ürünler vardır"dan çok daha planlı.

Seri üretimler daha popüler hale gelmiş olabilir, çıkıp kendi derdini anlatmak isteyen yönetmenler oran olarak azalmış olabilir ama toplam sayı olarak çok daha fazla.

Dostoyevski örneğine katılmıyorum. Geçmişte 1 tane Dostoyevski ve 1 tane Led Zeppelin çıktıysa belki 10 tanesi de yayınevlerinden, plak şirketlerinden sebep daha çıkamadan kayboldu. Günümüzde ise bireysel bir şekilde bir şeyler üretip sunmak çok daha kolay. Kitap mı yazmak istiyorsun at wattpad'e veya benzer yerlere. Kısa film mi çektin at youtube'a, izlenirse uzunu için finansman bul.

Netflix neden Godfather'ın ikincisini finanse etmesin ki? Para varsa Netflix de var. Ayrıca Netflix film stüdyolarının yerine geçmedi sadece alternatif oldu. Coppola yine Paramount ile anlaşıp çekebilirdi. Scorsese gibi büyük bir yönetmen yıllarca The Irishman'e para verecek şirket bulamadı, en son Netflix parayı verdi de öyle çekebildi.

Yakın tarihten örnek vermek gerekirse, gişesi düşük olan Denis Villeneuve gibi bir yönetmen tamamen kendi tarzında çok yüksek bütçelerle 2 Dune filmi çekebildi. 40 sene önce Lynch gibi bir yönetmene Dune'da stüdyonun yaptığı müdahaleler ortada. Blade Runner'ın stüdyo versiyonunun ne kadar kötü olduğu ortada. Directors cut versiyonu bir şekilde elimize ulaşabildi de bugün kült bir film olarak hala çok popüler.

İş burada tüketiciye kalıyor. 10 filmden 8 tanesi dandikse diğer ikisini izleyecek. Ayrıca sonuçta eskiden senede 1 film çıkıyorsa bugün 5 film çıkıyor. "Ben günümüzde üretilen herhangi bir nitelikli ürüne rastlamadım" demek tuhaf gerçekten.

Çevrimdışı DeadAsDeadCanBe

  • Superstar
  • ****
  • İleti: 1,562
Ynt: NBA'den Haberler
« Yanıtla #1585 : 21 Mart 2024, 11:20 »
Sinema da bitik değil müzik de spor da... Jenerasyon farkı var sadece. Sen içine doğduğun kültürleri seviyorsun günümüzdeki gençler de içine doğdukları kültürü seviyor.

Tam olarak bunu demeye gelmiştim.

Senin bugün Çakal'a, Aleyna Tilki'ye vs. sövdüğün gibi, "Bu da müzik mi amk bebeleri?!" dediğin gibi zamanında bize de Sagopa, Ceza için benzer şeyler söylüyorlardı bir üst jenerasyonumuz.

Eskiler güzel değildi, eskiden güzeldi.

Çevrimdışı Ahkam Kuşu

  • Sophomore
  • **
  • İleti: 343
Ynt: NBA'den Haberler
« Yanıtla #1586 : 21 Mart 2024, 22:29 »
Dostoyevski örneğine katılmıyorum. Geçmişte 1 tane Dostoyevski ve 1 tane Led Zeppelin çıktıysa belki 10 tanesi de yayınevlerinden, plak şirketlerinden sebep daha çıkamadan kayboldu. Günümüzde ise bireysel bir şekilde bir şeyler üretip sunmak çok daha kolay. Kitap mı yazmak istiyorsun at wattpad'e veya benzer yerlere. Kısa film mi çektin at youtube'a, izlenirse uzunu için finansman bul.

Hayır, o tarihlerde bir Led Zeppelin çıkmışsa, 10 Led Zeppelin plak şirketleri yüzünden çıkamadan kaybolmuş değildi. Bunun nedenini izah edeceğim ama ben zaten bugünkü durum konusunda ne bir plak şirketini, ne Netflix'i, ne Spotify'ı, ne de bir yayın evini suçluyor değilim. Burada sanatı üreten ile sanatı satın alan nesil suçlu. Sadece onlar suçlu.

Doğrudur, tıpkı bugünkü gibi, 40-50 yıl önce de plak şirketlerinin, film stüdyolarının, yayınevlerinin temel motivasyonu para kazanmaktı. Fakat işte bundan 50 yıl önce o günün dinleyicisinden para kazanmak için Led Zeppelin'i çıkarmak zorundaydın. Para kazanmanın yolu o tarihteki nitelikli dinleyiciyi satın alma davranışına itecek nitelikli müziği sunmaktan geçiyordu. BUgün ise o nitelikli dinleyici yeni nesillerde olmadığı için, plak şirketi sadece algoritma üzerinden bir şeyler üreterek bile para kazanabiliyor. Led Zeppelin bulmasına ihtiyaç yok ki bugünün nesli için. Hatta bunlar iyi günleriniz. Hiç değilse bir şarkıcı falan oluyor işin içinde. Yarın bu şirketler aynı şarkıları, aynı algortimalarla yapay zekaya yaptıracaklar. Onu da satın alacak bu nesil.

Bütün bunların sebebi de o bahsettiğin wattpad, youtube, spotify gibi platformların getirdiği "kolaylık" ile doğrudan ilgili. Evet, bir kişi evinde yazdığı bir şeyi wattpad'e yükleyebilir, o niteliksiz şeyi okuyan bulduğun için de, bir yayınevi onu basar para kazanır. Peki bu kolaylık ortaya kalite bir şey çıkardı mı bugüne kadar? BUgüne kadar wattpad'den çıkmış ve edebiyat tarihinde ilk 250 eser arasına girebilecek bir yapıt var mı? Yok. Neden yok? Çünkü sanatsal bir üretimi değerli hale getirecek bütün aşamalardan yoksun şeyleri doğuruyor bu kolaylık. Çocuk evinde bir kitap yazmış. O kitap editoryal yardım almamış, yayınevinin yönlendirmesini almamış, muhtemelen hayatında kitap dahi okumamış. Çünkü ihtiyacı yok. Yarattığı niteliksiz şeyi bir yayınevinin onayından geçirmesi gerekmemiş. Bir editörün fikirlerini almaya ihtiyaç duymamış. Niteliksiz sayfalar, niteliksiz okurla buluşmuş ve kitap oluvermiş.

Bu kolaylık dediğin şey aslında eskiden de bilhassa önemli yazarlar için o kadar da ulaşılmaz bir şey değildi. Misal Hemingway de istediği kitabı sadece kendi yayınevine gönderse basılırdı. Ama o muhtemelen aptal olduğu için Gertrud Stein'in editoryal yardımlarına muhtaç hissediyordu kendini. Wattpad'de eserlerini iki tıkla yayınlayanlar kadar bilmiyordu muhtemelen edebiyatı. Ya da Marquez'in bir kitap çıkarırken editörüyle yüzlerce saat mesai yapması, binlerce sayfa birbirleri ile yazışmasının gerekmesi de onu yetersizliğindendi.

Ama bu editör ve yayınevine muhtaç olmamanın getirdiği kolaylık, cahil yazarlardan başka bir şey ortaya çıkarmıyor. Çünkü kimsenin kendi geliştirmeye ihtiyacı olmuyor. Eskiden öyle değildi. Türkiye'deki en önemli Dostoyevski uzmanının Orhan Pamuk olması, Türkiye'deki en önemli kentli Türk Edebiyatı uzmanının Selim İleri olması, Türkiye'deki en önemli Türk Halk Edebiyatı uzmanının Yaşar Kemal olması bir tesadüf değil, onların eserlerinin niteliği ile doğrudan ilgiliydi.

Aynı şey müzik için de geçerli.

Ayrıca "İş burada tüketiciye kalıyor. 10 eserden 8 tanesi dandikse diğer ikisini izleyecek" fikri de dün ile bugün arasındaki farkı gösteriyor. Geçmişte nitelikli dinleyici, okur ve izleyici olduğu için, zaten buna gerek kalmıyordu. Eskiden nitelikli olan popüler oluyordu. Kimsenin bir şeyi aramasına gerek yoktu. Sinatra, Elvis, Bob Dylan, Beatles, Stones, Led Zeppelin neyse, bugünün nesli için Taylor Swift o. Swift'in bugün gördüğü ilgiyi görenler geçmişte o isimlerdi. Aradaki kalite farkını anlatmaya gerek var mı?


Çevrimdışı Kvothe

  • Superstar
  • ****
  • İleti: 1,107
Ynt: NBA'den Haberler
« Yanıtla #1587 : 21 Mart 2024, 22:57 »
"Eski tüketici nitelikliydi, şimdiki tüketici nitelikli değil" lafından sonra uzun uzun cevap yazmama gerek kalmadı pek. Aynı şeyi senden 30 önce doğan birisi de senin jenerasyonun için düşünüyor.

"Eskiden nitelikli olan popüler oluyordu." kısmına ise güldüm. Müzik pek ilgimi çeken bir alan değil ama saydığın Led Zeppelin, Beatles, Elvis gibi isimleri popüler kültür olarak görüp kalitesiz gören çok fazla insan tanıyorum bu şarkıcıların döneminden.

En popüler olan eser her zaman ortalamaya hitap eder. Bugün Avengers en çok izleniyor, 15 sene önce Avatar'dı, 30 sene önce Titanik'ti, 50 sene önce de Jaws'dı. Dogville, Mulholland Dr, The Seventh Continent hiçbir zaman onlar kadar izlenmedi, hiçbir zaman da izlenmeyecek.


Çevrimdışı Ahkam Kuşu

  • Sophomore
  • **
  • İleti: 343
Ynt: NBA'den Haberler
« Yanıtla #1588 : 22 Mart 2024, 02:12 »
"Eski tüketici nitelikliydi, şimdiki tüketici nitelikli değil" lafından sonra uzun uzun cevap yazmama gerek kalmadı pek. Aynı şeyi senden 30 önce doğan birisi de senin jenerasyonun için düşünüyor.

Senin kastettiğin ancak jenerasyonlar arası geleneksel sosyal davranış alışkanlıklarının değişimi ile ilgili olabilir. Ama bir sanat eserinin "iyi" ya da "kötü" olması, sandığın kadar kişisel fikirlere açkık bir konu değil. Beğenip beğenmeme kişisel tercihe bağlıdır ama bu tercih, bir sanat eserinin iyi ya da kötü olduğu gerçeğini değiştirmez. 

İlk mesajda kastettiğim "kendini kandırma" buydu işte. Mevcut güncel sanatsal üretimlerin ne kadar niteliksiz olduğunu ortaya koymak için, bunu bir nesiller arası tartışmaya çekmek, gerçeklerden kaçmaktan başka bir şey değil.

https://tr.wikipedia.org/wiki/En_y%C3%BCksek_has%C4%B1lat_yapan_filmler_listesi

Al bu listede 1960'dan 2000'e kadar filmlere bak ve bir de 2000'den sonraki filmlere bak. Bu iki grubu aynı sanatsal kalitede olduğunu savunabilir misin? Belki savunursun. Fakat bu savunma, ortada muazzam bir sanatsal nitelik farkı olduğu gerçeğini değiştirmeyecek. Kastettiğim sanatta iyi ve kötünün tartışmaya sandığın kadar açık olmaması durumu bu.

Oradan da bu nesile ilişkin tespitime gelmek kolaylaşıyor. Neden ilk gruptaki filmler hasılta rekoru kırmış? Çünkü o nesillerde nitelikli izleyici popülasyonu daha yoğun. Neden ikinci gruptaki filmler daha kalitesiz olmasına rağmen izlenme rekorları kırmış? Çünkü mevcut neslin izleyicisi ilk grubunki kadar nitelikli değil. E bu nitelikli olmayan izleyici için çekilen filmler de buna uygun oluyor.

Ben burada bir nesli de aşağılamaya çalışmıyorum. 60-70 yıllık bir süreçteki son derece nesnel bir durumu ortaya koyuyorum.

Çevrimdışı Damar

  • Yönetici
  • Superstar
  • *****
  • İleti: 1,033
Ynt: NBA'den Haberler
« Yanıtla #1589 : 22 Mart 2024, 03:06 »
Domates domates değil be