Maç sırasındaki karamsarlık ve küfürler, takımdan beklentilerin fazla yüksek olmasından kaynaklanıyor sanırım. İlk yarıdaki mesajlara baktım da, Cleveland taraftarını okuyor gibiydim.
İkinci yarı ağırlık koyacağımız o kadar barizdi ki maç boyunca. LeBron'un hiç oralı olmayışından anlamalıydık aslında. Topu AD'ye verdik biraz sayı atsın diye o kadar. Sonra 3. periyodun ortasından itibaren de vidaları sıkmaya başladık zaten.
Ayrıca Miami'nin back-to-back gelmiş olmasına rağmen ne kadar iyi, sezona hazır girmiş ve sert bir takım olduğunu unutmamak lazım. Biz 3 gündür dinlenmiştik ama yeni kurulan bir takım için bunun ritim anlamında eksileri de olabiliyor.
8 maç sonunda söylenebilecek en olumlu nokta sanırım takım savunması. Çok iyi oynamadığımız, son derece ritimsiz bir maça rağmen rakibimizi 80 sayıda tutmayı başardık. Günümüz NBA'inde baya iyi bir olay bu. İstediğimiz zaman baya baya sağlam savunma yapabiliyoruz. Ve o savunma eforu başladığı anda rakibi sürklase ediyoruz. "Hücum maç kazandırır, savunma şampiyon yapar" sözünden yola çıkarak bu konuda oldukça umutlanabiliriz diye düşünüyorum. Özellikle pota altında Davis, McGee, Howard üçlüsünün boyutu baş edilemez durumda gerçekten. Pota altına kimse rahatça drive edemiyor, bu sebeple dış savunmacılar rakibini toleranslı savunabiliyor. Bu da elimizi oldukça kuvvetlendiriyor. Ayrıca çok iyi üçlük atan bir takımı %17 yüzdede tutmuşuz. Muhteşem.
Kuzma ve KCP maçın kötüleriydi. Kuzma'dan umutluyum, sorunu biraz ritimsel, biraz da fiziksel ama KCP için aynı şeyi söyleyemiyorum. Sorunu tamamen psikolojik. No trade clause olduğu için gönderme şansımız da yok.
15-1 başlama hayallerim hala sürüyor.