Dostoyevski örneğine katılmıyorum. Geçmişte 1 tane Dostoyevski ve 1 tane Led Zeppelin çıktıysa belki 10 tanesi de yayınevlerinden, plak şirketlerinden sebep daha çıkamadan kayboldu. Günümüzde ise bireysel bir şekilde bir şeyler üretip sunmak çok daha kolay. Kitap mı yazmak istiyorsun at wattpad'e veya benzer yerlere. Kısa film mi çektin at youtube'a, izlenirse uzunu için finansman bul.
Hayır, o tarihlerde bir Led Zeppelin çıkmışsa, 10 Led Zeppelin plak şirketleri yüzünden çıkamadan kaybolmuş değildi. Bunun nedenini izah edeceğim ama ben zaten bugünkü durum konusunda ne bir plak şirketini, ne Netflix'i, ne Spotify'ı, ne de bir yayın evini suçluyor değilim. Burada sanatı üreten ile sanatı satın alan nesil suçlu. Sadece onlar suçlu.
Doğrudur, tıpkı bugünkü gibi, 40-50 yıl önce de plak şirketlerinin, film stüdyolarının, yayınevlerinin temel motivasyonu para kazanmaktı. Fakat işte bundan 50 yıl önce o günün dinleyicisinden para kazanmak için Led Zeppelin'i çıkarmak zorundaydın. Para kazanmanın yolu o tarihteki nitelikli dinleyiciyi satın alma davranışına itecek nitelikli müziği sunmaktan geçiyordu. BUgün ise o nitelikli dinleyici yeni nesillerde olmadığı için, plak şirketi sadece algoritma üzerinden bir şeyler üreterek bile para kazanabiliyor. Led Zeppelin bulmasına ihtiyaç yok ki bugünün nesli için. Hatta bunlar iyi günleriniz. Hiç değilse bir şarkıcı falan oluyor işin içinde. Yarın bu şirketler aynı şarkıları, aynı algortimalarla yapay zekaya yaptıracaklar. Onu da satın alacak bu nesil.
Bütün bunların sebebi de o bahsettiğin wattpad, youtube, spotify gibi platformların getirdiği "kolaylık" ile doğrudan ilgili. Evet, bir kişi evinde yazdığı bir şeyi wattpad'e yükleyebilir, o niteliksiz şeyi okuyan bulduğun için de, bir yayınevi onu basar para kazanır. Peki bu kolaylık ortaya kalite bir şey çıkardı mı bugüne kadar? BUgüne kadar wattpad'den çıkmış ve edebiyat tarihinde ilk 250 eser arasına girebilecek bir yapıt var mı? Yok. Neden yok? Çünkü sanatsal bir üretimi değerli hale getirecek bütün aşamalardan yoksun şeyleri doğuruyor bu kolaylık. Çocuk evinde bir kitap yazmış. O kitap editoryal yardım almamış, yayınevinin yönlendirmesini almamış, muhtemelen hayatında kitap dahi okumamış. Çünkü ihtiyacı yok. Yarattığı niteliksiz şeyi bir yayınevinin onayından geçirmesi gerekmemiş. Bir editörün fikirlerini almaya ihtiyaç duymamış. Niteliksiz sayfalar, niteliksiz okurla buluşmuş ve kitap oluvermiş.
Bu kolaylık dediğin şey aslında eskiden de bilhassa önemli yazarlar için o kadar da ulaşılmaz bir şey değildi. Misal Hemingway de istediği kitabı sadece kendi yayınevine gönderse basılırdı. Ama o muhtemelen aptal olduğu için Gertrud Stein'in editoryal yardımlarına muhtaç hissediyordu kendini. Wattpad'de eserlerini iki tıkla yayınlayanlar kadar bilmiyordu muhtemelen edebiyatı. Ya da Marquez'in bir kitap çıkarırken editörüyle yüzlerce saat mesai yapması, binlerce sayfa birbirleri ile yazışmasının gerekmesi de onu yetersizliğindendi.
Ama bu editör ve yayınevine muhtaç olmamanın getirdiği kolaylık, cahil yazarlardan başka bir şey ortaya çıkarmıyor. Çünkü kimsenin kendi geliştirmeye ihtiyacı olmuyor. Eskiden öyle değildi. Türkiye'deki en önemli Dostoyevski uzmanının Orhan Pamuk olması, Türkiye'deki en önemli kentli Türk Edebiyatı uzmanının Selim İleri olması, Türkiye'deki en önemli Türk Halk Edebiyatı uzmanının Yaşar Kemal olması bir tesadüf değil, onların eserlerinin niteliği ile doğrudan ilgiliydi.
Aynı şey müzik için de geçerli.
Ayrıca "İş burada tüketiciye kalıyor. 10 eserden 8 tanesi dandikse diğer ikisini izleyecek" fikri de dün ile bugün arasındaki farkı gösteriyor. Geçmişte nitelikli dinleyici, okur ve izleyici olduğu için, zaten buna gerek kalmıyordu. Eskiden nitelikli olan popüler oluyordu. Kimsenin bir şeyi aramasına gerek yoktu. Sinatra, Elvis, Bob Dylan, Beatles, Stones, Led Zeppelin neyse, bugünün nesli için Taylor Swift o. Swift'in bugün gördüğü ilgiyi görenler geçmişte o isimlerdi. Aradaki kalite farkını anlatmaya gerek var mı?